18 Mart 2015 Çarşamba

Trigliya, zeytinin memleketi..

                   




Bir sabah uyandığımda, içimdeki gitme isteğimin başlangıcı Trigliya. Ve evet bir Rum köyüne hoşgeldim. 
    

   O sabah uyanır uyanmaz çantamı hazırladım ve mükemmel kahvaltımı yapıp yola düştüm. Nasıl gideceğimi, hangi otobüs nereye gider bilmeden hem de. Halbuki böyle bir şeyi hiç yapmamıştım. Hazırlıksız, plansız bir yere gitmek mi? Her şey bir gitme isteğiyle de başlayabiliyormuş demek ki.

    Buraya çok kolay ulaşabilirsiniz. Önce bir otobüsle Mudanya'ya gidip , oradan Trilye'ye kalkan otobüslerle 20 dakikada  Trilyedesiniz. Geçtiğiniz tüm yollar zetin ağaçlarıyla kaplı. Uçsuz bucaksız zeytin, gökyüzü ve deniz! 

    Ben kasabanın girişinde indim ve en sevdiğim eski evler karşıladı. Herhangi bir sokaktan geçip meydana çıktım, arkamda zeytin ağaçları, önümde deniz.. Sokakta gülümseyen insanlar, küçücük zeytin dükkanları, sıcacık kahveler, güneşe sandalyelerini atmış dedeler.. Bir günlükte olsa kafa dinlemek isteyen bir insan için daha ne olsun. :)

     Fakat kasabanın girişinde olmalısınız. Burada olmanız çok önemli. Şimdi istediğiniz sokaktan geçebilirsiniz. Hepsi denize çıkaracak sizi. Önce denizin, yosunun kokusunu duyacaksınız. Denizden sonraki sokaklar sizi tepelere, zeytinlere, tarihe, anılara çıkaracak. Dokunarak hissediyorsanız, dokunmak isteyeceksiniz benim gibi. Evlere, zeytinlere, mekteplere, Bizans'a, belki Rumlara.. 

    İlk karşınıza çıkacak olan rengarenk Trilye Çarşısı. İçerisi 5-10 dakikada gezilecek kadar küçük fakat başa dönüp tekrar gezmek isteyeceğiniz için o süre 10 dakikayı aşıyor. :) Hem kendinize, hem de sevdiğiniz insanlara alacabileceğiniz dolu şey var. Ben magnet koleksiyonuma bir tane ekledim, bir de Himalaya Tuzlu sabun aldım. Fiyatlar oldukça makul. Yani kazıklanmıyorsunuz ve sahipleri çok tatlı insanlar :)

Trilye Çarşısı

Hemen karşısında bir kaç zeytin ve zeytinyağı satılan güzel dükkanlar var. Almadan dönmemeniz gerek. Bu tarafların kırma zeytini meşhur. Yemeye doyamazsınız ve bu zeytinler makinelerle değil, eller kırılıyor. Lezzeti de buradan geliyor sanırım. Küçük bir tavsiye buralara uğramadan dönmeyiniz :)



Buradan sonra dümdüz yürüyün deniz kendini önünüze serecek. Orda oturup küçük bir mola verebilirsiniz. Ben havadan ve havanın çabuk kararmasından dolayı molamı sonraya sakladım. Soldaki ilk sokaktan dönüp, biraz yukarı yürüdüğünüzde tarihin kokusu buram buram burnunuza değecek zaten. Nihayetinde eski adı Hagios Stephanos Kilisesi yeni adı Fatih Camii ile buluştum. Bizanstan kalan nadir örneklerden bir tanesi. H. 968 / M. 1560 tarihli kitabeye göre Kanuni döneminde camiye çevrilmiş bir kilise. Fakat Fatih Camii olarak isimlendirilmesi muamma bir konu. Genel yapı korunmuş, sadece minare ve mihrap sonradan ekleniyor. İçeriye girdiğinizde plakaların, pencere formlarının, giriş kısmının korunduğunu göreceksiniz.


Hagios Stephanos Kilisesi - Fatih Camii


Taş sokakların tadını çıkararak yukarı doğru tepelere yürürken bir taraftan da tarihten geriye yürüdüm. Nasıl güzel, nasıl hoş :)

Taş Mektep'e geldiğimde, içeri girilmemesi için tellerle çevrilmişti. Her ne kadar teller olsa da telleri aşıp içeri girdim. En fazla başıma yıkılırdı, zaten bir gün ölecektik. :)
Burası 1909'da Neo-Klasik tarzda okul olarak yapılıyor, daha sonra 1924'te ise şehit, öksüz, yetim çocuklar için Kazım Karabekir tarafından Dar-ül Eytam (Öksüz Yurdu) olarak açılmıştır. Oldukça harap olmuş durumda şu anda. Merdivenlerden çıkmak mümkün değil, biraz atlayıp zıplamak gerekiyor sadece. :) İçerideki zemin girilmesine izin vermese de bir kısmına göz atabilirsiniz. 

Taş Mektep

Ve tabii ki bu sırada çatıları bulutlara, pencereleri denize değen evler de göreceksiniz. 






Sonunda en tepedeyim. Arkamda zeytin ağaçları, karşımda deniz. Burnumda zeytinle, denizin kokusu elimde kahvem. Ve işte tam ordayım! Olmam gereken yerde.. 





Son olarak rakı - balık ikisilinden bahsetmek istiyorum. :) Aşağıda denize karşı mükemmel mekanlar var. Tam sevdiklerinizle, hoş müzikler eşliğinde rakı - balık yapılacak türden. Fakat ilkbahar ya da yaz aylarında gitmeniz daha güzel olacaktır. 



Sevgiler, öpücükleeeeer Trilyeden! :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder